ENEZ MEKTUBU

Keşan’ın, İpsala’nın, Enez’in Belediye Başkanını kim belirleyecek? Elbette tüm yurtta olduğu gibi Başkanlarımızın kim olması gerektiğini biz değil Ankara’da oturan, belki de Enez’i, Keşan’ı, İpsala’yı hiç görmemiş parti büyükleri(!) belirleyecek.. Biz sadece onların gösterdikleri adaylar arasından ehven-i şer olanını seçmek için sandığa gideceğiz… Şu günlerde Ankara’da otellerde yatacak yer bulunmuyor.. Her aday adayı aday olma şansını artırabilmek için Ankara’da PARTİ BÜYÜĞÜ kovalıyor.. Kamuoyunda kimin daha şanslı olduğu konusu, kimin daha çok Ankara’da yatıp kalktığı, kaç kişi ile görüştüğü ile ölçülüyor. Aday adayları – örneğin – Edirne’de aday olacaksa Kars’taki PARTİ BÜYÜĞÜ hemşehrisini, askerlik döneminden tanıdığı Malatyalı asker arkadaşını, yazlıktan tanıştığı Balıkesirli dostunu devreye sokmanın çarelerini arıyor. Sonuçta YEREL olması gereken seçim ANKARA’nın keyfine göre ULUSAL BOYUTLAR’la şekilleniyor..

***

Bu yöntem sağdaki partiler için 60 yıl evvel de böyleydi.. Şimdi de böyle.. O partilerde siyaset yapanlar da zaten bunu kabullenmiş kitleler.. Ama bu sistem CHP de siyaset yapanların, yapmak isteyenlerin aklına, mantığına bir türlü uymuyor.. Özellikle SODEP ve SHP dönemlerinde bu tür görevlere ÖN SEÇİM’le gelmek bir alışkanlıktı.. O nedenle Aday Adayları Ankara’larda tozutup yorulmaz ve kısıtlı imkanlarını oralarda harcamazlardı.. Daha çok PARTİ BÜYÜĞÜ ile değil daha çok PARTİ TABANI ile haşır neşir olunur, böylelikle halkı temsil etme niteliği daha da belirginleşirdi. Yani olay “ Ankara’da hangi pazarlıkların yapıldığı” şaibesi ile damgalanmaz, her şey halkın gözü önünde yaşanırdı.. Hatta kimin kime, seçim arefesinde çeyrek altın dağıttığına kadar her şey şeffaflıkla yaşanırdı. O nedenle bu ANKARA ATAMA YÖNTEMİ’ne CHP tabanı bir türlü ısınamadı.. O nedenle de eline yüzüne bulaştırdı…

***

Şimdi “CHP’de ÖNSEÇİM olsun” diyebilir miyiz? Hayır. Çünkü CHP önseçim için gerekli üye niteliklerini ve koşullarını belirlemiş bir parti değil.. Açıkça söylemek gerekirse üyelerin büyük çoğunluğu böyle bir seçim için bilgilendirilmiş, donatılmış, eğitilmiş kişiler değil.. Niçin değil?  Çünkü CHP nin de böyle bir sistemi, böyle bir üye yapısını gerçekleştirmek diye bir niyeti yok.. Var olan sistem; bu sistemde bir yer kapmış olanlar tarafından niye değiştirilsin ki? O nedenle bu sistem sürdükçe parti örgütlerinde heyecan yitirilmiş ve  siyaset anlamsız hale gelmiştir.. KULLUK ve BİAT  dönemi, diğer sağ partiler gibi  CHP de de yeşermeye başlamıştır. Örneğin; bir yetkili PARTİ BÜYÜĞÜ tarafından, kendisine “Belediye Başkanlığı sözü” verildi diye 5 yıl yerinden kımıldamayan, İlindeki, İlçesindeki CHP örgütünü de İĞDİŞ edip işlevsiz bırakan, böylece 5 yıl boyunca hiçbir etkinlik yapma gereği duymayan, böylelikle varlığı veya yokluğu belli olmayan bir örgütte heyecan olur mu, bağlılık olur mu? Dayanışma olur mu? Örgütsel çalışma ve örgütsel anlayış olur mu? 

Kaldı ki sayın adaylarımız da ve hatta halkımız da siyaseti artık genel ya da yerel iktidarın nimetlerinden pay kapma yarışı olarak görüyor.. Kendini ona göre şekillendiriyor.. Hatta bu uğurda şekilden şekile giriyor..  

***

Şimdi CHP yöneticileri diyecek ki “Hep kazandık, yine kazanacağız…”  Olabilir.. Yine seçimin galibi CHP li adaylar olabilir.. Ama bu başarının sahipleri kesinlikle CHP örgütleri değildir.. Tüm olumsuzluklara, tüm sorumsuzluklara, tüm çeteleşme çabasındaki parti görüntüsüne rağmen özellikle Trakya’daki halkın, cumhuriyet, demokrasi, Atatürk sevgisi ve gelecek kaygısı CHP yi ayakta tutmaktadır.. 

Bu defa da böyle olur mu? CHP oturduğu yerden, Ankara atamalı adaylarla seçim kazanır mı? Enez, İpsala ve Keşan’da izleyebildiğim kadarı ile bu defa ZOR görünüyor.. İpsala ve Enez kaleleri geçen defa kaybedildi. Bu defa Keşan’da da böyle bir olasılık hiç de uzak değil..