Başka çare yok... Çok sevdiğimiz, kıyamadığımız, gözümüzden sakındığımız evlatlarımızı maalesef ki birileri sevmiyor, kıyıyor ve zehirliyor!..
Durum o ki, Keşan’ın kanayan yarası; Bonzai!.. Ve Bonzai meyvelerinin yavaş yavaş vermeye başladı! Dünkü köşe yazımda illa ki Bonzai vakalarının önüne geçilmesi için ‘kurban(!) mı istiyorsunuz?’ diye sormuştum... Dün sabah saatlerinden beri şahit olduğum, duyduğum ve gözlemlediğim olaylar Bonzai konusunu bir daha dile getirmemi gerektirdi... Ve ‘kurban’lar yavaş yavaş bağırmaya başladı!.. Korkarım ki, bir müddet sonra ‘toplu kurban’lar yaşanacak...
Bir nostalji yapalım önce; ‘dayak’ üzerine...
Eskiden ne çok dayak yerdik değil mi? Anamız, babamız, dedemiz, ninemiz, amcamız, dayımız, teyzemiz, halamız, ablamız, ağabeyimiz hatta komşu çocuğumuz bile döverdi bizi... Öğretmenlerimizden yediğimiz sopanın ise haddi hesabı belli değildi!.. Fenamı yaptılar? Elleri dert görmesin!.. Ne iyi yapmışlar da dövmüşler bizi... Hem öyle gizli saklı dövmek de değil, meydan sopası yerdik evire çevire cinsinden... Hepsinin de vurduğu yerde gül biterdi!.. Kızılcık sopası da meşhurdu eski zamanlarda... Hem kızılcık sopasıyla dayak ye hem de gıkın bile çıkmasın... Ağladıkça daha çok sopa yiyorduk çünkü!.. Dayağım üzerine şekerleme ise meşhur atasözü; ‘Dayak cennetten çıkmadır!’ olurdu ve bu atasözü ile teselli bulurduk birçoğumuz... Dayak yiyorsak; terbiye edilmiş, yanlış yola sapmaktan kurtulmuş sayardık kendimizi...
Ve günümüzde... ‘dayak’ mı? Haşa!..
El bebek gül bebek büyütüyoruz evlatlarımızı... Hafiften bir fiske dokundurduk mu, içimiz cız ediyor!.. Günlerce kendimize gelemiyoruz, evladımıza tokat attık diye depresyona giriyoruz! Sıkar mı bizden başkası bir tokat atsın evladımıza... Yandığı gündür! Kıyameti koparırız, mahkemeye kadar işi vardırırız... Hele hele öğretmen bir tokat atsa çocuğumuza, sürdürülmekten meslekten atılmaya kadar iş varır vallah!.. Daha çeşitleri çoğaltmak var da, önemli olan anlayana!..
Sonuç; el bebek gül bebek büyüttüğümüz, bir dediğini iki yapmadığımız, gün ile geceyi anlatamadığımız ve gece yarılarına kadar sokaklarda sürtmesine izin verdiğimiz evlatlarımız, zehir tacirlerinin ellerinde... Evlatlarımızı kıyamamamız, ‘hayır’lı konuşmayı unutup, her şeyine ‘evet’ dediğimiz evlatlarımızı maalesef kendi ellerimizle sürükledik zehire...
Çalıştırmadık, tembel yaptık... Hazır paraya alıştırdık... Kıymet bilmediler, gittiler zehre verdiler... Eskiden okullar tatile girince erkek çocukları tamirhaneye, kız çocuklara tezgah başına geçirdi... Öyle zenginmiş, fakirmiş ayrımı da yoktu... Önemli olan; terbiye etmekti... Şimdi okullar tatil oldu mu; erkeği de kızı da tatile!.. Doldur cebine parayı, zulalasın otları!.. Sigara, alkol gırla, bıktı artık kızanlar başladı değişiklik aramaya!.. Bunu ailelerden önce zehir tacirleri farketti, bizim evlatlarımıza yazık etti...
Şimdi diyeceksiniz ki; hepsi mi? Rahat olun %70’i!.. Henüz %30’luk kesime ulaşamadılar, aval aval bakınırsak onları da yakalayacaklar!..
Bu yazımı kaç kişi okuyacak bilmem ama, hangi ana baba okursa; okutsun bir başka ana babaya da... Evlatlarımıza bizlerden başka kimse sahip çıkamaz ve koruyamaz... Evlatlarımıza kıyalım ve hepsini bir meydanda toplayıp, ‘Meydan Sopası’ atalım... Gerekirse zincirle bağlayıp, dizimizin dibinden ayırmayalım... Gece sokağa salmayalım, cebine çok para koymayalım...
Uyuşturucu maddeleri olan esrar, eroin, Bonzai vb. çeşitlerin ne olduğunu, zararlarını, sonuçlarını iyice araştırıp öğrenelim... Önce kendimizi eğitelim, edindiğimiz bilgilerle de evlatlarımızı bilgilendirelim...
Şu bir gerçek ki; bizim evladımıza bizden başka kimse sahip çıkamaz, kimse koruyamaz, kimse kötülerden kollayamaz... Sahip çıkacak, koruyacak ve kollayacak olsalardı, bugün uyuşturucu vakaları bu seviyeye gelmezdi... Çok acıdır ki, ben kestim ümidi... Biraz daha üstüne gidersem konunun, belki de ‘Bonzai vakaları’ gizlenecek ve yaşanan ölümlere bile; ‘bulaşıcı hastalık!’ denilecek... Ancak bu illet öyle bir bulaşıcı illet ki, evlatlarımıza taktı kancayı, kurbanlıkları hazırladı!..
Tüm anne babaları duyarlı olmaya ve sürekli gözlem altında tutup, bu illetin pençesine yakalanmasını engellemeye, yakalananları da kurtarmaya davet ediyorum... Yetkililerden ise artık bir şey beklemiyorum... Çünkü bir halt yiyecekleri yok!.. Saygılarımla...