Gazetemizin 21 Ağustos 2014 Perşembe günkü sayısında yer alan “CHP’Lİ KADIN HINCINI BENDEN ÇIKARMAYA KALKTI” başlıklı köşe yazımı, sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki hesabımın duvarında yayımladım, diğer yazılarımı da yayımladığım gibi... Zaman zaman yayımladığım köşe yazılarımın altına yorumlar yapılır ama bu sefer “Keşan Lı” ismiyle yapılan yorumu sizlerle paylaşmak, sonra 3 gün önce e-mailime İstanbul’dan yazan bir hemşehrimizin yorumuna yer vermek ve ondan sonra kendi yorumuma geçmek istiyorum.

Keşan Lı’nın yorumu aynen şöyle:

“Asfaltın ve parke taşın bilinmediği dönemlerde Keşan için ‘kızı ve tozuyla meşhur’ derlermiş. Yıllardan beri bir türlü bitip tükenmek bilmeyen kazı çalışmaları sonucu ve hâlâ asfaltı ve parke taşını icat edemediğimiz(!) için, durum yine eski günlerdeki gibi. Bize bu nostaljiyi yaşatanlar sağ olsun!
Kaldırımlarımız ise bir başka güzellik! Dar olduğu için iki kişi yan yana yürüyemezsin. Tek sıra halinde askeri nizamla yürüyeceksin. Bir de öyle sağa sola bakmak yok. Önüne bakacaksın, yoksa tökezlenip düşerek karizmayı çizdirebilirsin!
Önüne bakmanın bir faydası daha var. Birbirine benzemeyen kaldırım taşlarını göreceksin. Bazı taşların boşluklarının çimentoyla doldurulmuş olduğunu gözlemleyip ‘evet, modern sanat böyle bir şey işte!’ diyerek yöneticileri içinden tebrik edeceksin.
Hastane Caddesi’nden başlayarak, Kurtuluş Caddesi’ni takiben Çamlıkent'e kadar sağlı sollu park etmiş araçları yolların almadığını görüp, ‘peh, peh, peh... Keşan çok gelişti!’ diyeceksin.
Yasak yere park etmiş araç için Belediye hoparlöründen son ses ‘aracınızı almanız rica olunur’ şeklinde bir anons duyarak, ne kadar ‘kibar’ bir kentte yaşadığını fark edeceksin!
Vatanına, milletine, devletine bağlı Keşanlının, sırf demokratik hassasiyetinden dolayı uzun zamandır belli bir partiye oy verdiğini görüp Keşanlıya hayran kalacaksın.
Fakat bu hassasiyetin, ‘nasıl olsa bize oy veriyorlar’ şeklinde kötüye kullanılmasını Keşanlının fark edeceğini bileceksin...”

Yine yıllardır İstanbul’da yaşayan ve kısa bir süre önce akrabalarının düğün cemiyetine katılmak için memleketi olan Keşan’a gelen ve gelirken de aslen Egeli olup İstanbul’da yaşayan bir dostunu da düğüne getiren bu hemşehrimiz, yanında misafir getirdiğine pişman olmuş!.. Otobüsten inip bir taksiye atlayan ve akrabalarının evine gitmek için şehir merkezine doğru yaklaşan bu hemşehrimize, yanında getirdiği misafirinin ilk sözü, ‘Abla Keşan’da savaş mı var, yoksa yeni savaştan mı çıktı!’ olmuş... Bu sözün üzerine hemşehrimizin nutku tutulmuş ve yardımına taksi şoförü yetişmiş... Hemen söze giren taksi şoförü, ‘Ablacım ne savaş var ne de savaştan çıktık, ancak bizim Belediye’yi yönetenler olası bir savaşa karşı hazırlık yapıyor!’ demiş... Velhasıl İstanbullu hemşehrimiz, yanında getirdiği Egeli misafir ile birlikte 1 hafta kalmayı planladıkları Keşan’da, geldiklerinin ertesi günü yapılan kına gecesi ve düğünün ardından 3 günde ayrılmışlar...

Biri Keşan’da yaşayan biri de Keşanlı olan ancak dışarıda yaşayan hemşehrimizin düşünceleri...

Anlayacağınız; tokmağın sesi hem uzaktan hem de yakından hoş gelmiyor... Evet, Keşan’da bir takım altyapı çalışmalarından dolayı birçok yer kazılmış durumda ve ortalık savaş alanı gibi... Ancak; rastgele kazılacağı yerde, sadece boruların yerleştirileceği alan kesilerek kazı gerçekleştirilse idi, bugün bu manzaralar da bu yakınmalar da daha az olurdu... Maalesef ki, Belediyeyi yönetenler işin başında durmak veya denetlemek yerine, ‘kendimize Belediye’den ne katkı sağlarızın’ hesabını yaptıkları için, Belediye’nin iç savaşı, Keşan’ı ve Keşanlıyı da vuruyor!.. Vurun bakalım, Kale sizin nasılsa... Ama bu vuruşlarla bir gün Kale’yi kaptırırsanız, bir daha topu bile hayal edemeyeceksiniz bunu da unutmayıp, bir kenara yazın da ileride hatıra olarak saklarsınız!.. Saygılarımla...