* Meslek örgütleri, odalar ve dernekler ses çıkarmalı

* Meydan ile ilgili meclisin ve halkın görüşünün alınmaması hakarettir

* Bizim takdirimiz esnafa 40 bin TL yardım yapılmasıydı. Diğer partiler neye göre karar aldı?

“TÜİK’İN ENFLASYON RAKAMLARINA İNANAN VAR MI?”

İlçe Başkanlığı’nda saat 14:00’te başlayan toplantıda ilk olarak ülke ekonomisi üzerine konuşan Recep Pekcan, “Tsunami gibi gelen zamların ve hayat zorluklarının daha başındayız. Bir kahvede otururken bir vatandaşımız gelen elektrik, doğalgaz gibi faturalarlının 2 bin 100 lira tuttuğunu söyledi. Asgari ücretle çalışıyor, 2 bin 100’ü gitti. Çarşıdaki bir esnafımız çalışan sayısından bahsetti. Asgari ücrete gelen zammın bir de işveren tarafındaki boyutu var. Bu ülkede açlık sınırı, inanalım diyelim 4 bin 13 lira. Asgari ücret 4 bin 200 lira ki daha kimse almadı. Yapılan zamlarla beraber yapılan artışın büyük bir bölümü gitti” dedi.

En düşük emekli maaşının 2 bin 500 lira olduğunu hatırlatan Pekcan şunları söyledi: “13.4 milyon emekli var bu ülkede. Bunların yüzde 90’ı açlık sınırının altında maaş alıyorlar. Bu, kendini inkâr etmektir. Memur ve memur emeklisine verilen zam yüzde 30,5, Bağ-Kur sigorta emeklisine verilen zam yüzde 25,4. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamına inanan var mı? Devlet alacaklarına ise yeniden değerlenme oranı olarak yüzde 36 zam yapıyor. Elektriğe yüzde 127 zam geliyor, doğalgaz ve mazot zammı oluyor. Benzin 7 liradan 13 liraya çıkıyor. Köylünün durumu da meydanda. Mazot ikiye katlandı. Ekim yapılıyor, mazotu iki katına kullanıyor. Gübrede hesapta küçük bir düşüş oldu ama taban gübresini kaç kişi attı bilmiyorum. Buğday ekenler, üreyi atmadan ne kadar verim atacaklar? Yakın zamanda köylere gittiğimde. Kendi hayvan yemini üreten besici bir arkadaşımız, hayvanından elde ettiği süt ve et ile 500 bin liralık maliyetini karşılayamıyor. Ne oluyor? İnekler satılıyor. Hastanede uzun zamandır kadro açığı var. Benim bir doktor arkadaşım günde 70-80 hastaya bakıyor, bakmak zorunda. 5 dakika muayene süresi veriyorlar doktorlara. Bu kadar kısa sürede doğru teşhis koyabiliyor mu? Bu pandemi koşullarında nasıl yapabiliyor bu işi?”

“DIŞARIDAN BAKINCA HERKES HALİDEN MEMNUNMUŞ GİBİ DURUYOR”

İnsanların, yaşanan olumsuzluklara karşı sesini çıkarması gerektiğini vurgulayan Pekcan, şunları söyledi: “Bu tabloda sesimizin çıkmaması, tavır koymamamız, hakkımızı aramamamız ya da durumla ilgili şikâyetlerimizi söylemememiz başlı başlına bir problem. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilçe başkanı olarak bunları iki gün arayla sizlere anlatabilirim. Neden böyle olduğunu da söyleyebilirim. Ama eğer biraz sıkıntılarımızı dillendirmezsek, eğer susmaya devam edersek yukarıdakiler bakıyor ki bunlar halinden memnun. Biraz dertleri ve şikâyetleri söylemek lazım. Meslek örgütlerimiz var. Odalar, sendikalar, dernekler, işveren ve işçi kuruluşları var. Ama en azından kendi temsil ettikleri insanlarla ilgili bir miktar da olsa konuşmaya başlamak lazım. Çünkü dışarıdan bakınca herkes halinden memnunmuş gibi duruyor. Bu noktada biraz daha hareketlenmeye ihtiyaç var diye düşünüyorum. Eğer çok fazla konuşmaktan çekiniyorsanız o zaman konuşanlara destek vereceksiniz. Bir yönetilemem problemi var bu ülkede. Seçimler erken ya da zamanında yapıldıktan sonra tüm bunlar değişecek. Bir sistem oturacak ve ekonomi, eğitim ve sağlık belli bir yere gelecek. Ama oraya varana kalan biraz konuşmamız ve destekleşmemiz lazım.”

“İSİM HIRSIZLIĞI YAPILDI”

Keşan Belediye Başkanı Mustafa Helvacıoğlu’nun, geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Keşan Belediyesi’ne Beyaz Masa ile ilgili olarak gönderdiği ihtarname ile ilgili yaptığı basın açıklamasını da eleştiren Pekcan; “İBB ile ilgili hükümetten başlayan bir saldırı vardı. Bunların cevapları verildi. Ama İBB seçimlerinde yaşadıkları hezimet ve kaybetme noktasından sonra bu tür bir hareketin başlaması normal. Bu arada bizim AKP’li belediye başkanımız da kervana katıldı. Beyaz Masa ile ilgili bir uyarı gelmiş, onu kaldırmış. Ondan sonra da bir açıklama yaptı. Burada kendi belediyen adına bir isim koymak varken, isim hırsızlığı yapıp gidip bir başka belediyenin kullandığını koyuyorsun ve insanlar sana benim adımı kullanma dediğinde kalkıp o kervana katılmak için bir açıklama yapıyorsun” şeklinde konuştu.

“KEŞAN BELEDİYE MECLİSİ VE KEŞANLILARA HAKARETTİR”

Recep Pekcan, Cumhuriyet Medyanı ile ilgili olarak yaşanan tartışmaları da değerlendirdi. Pekcan şunları söyledi: “Kent Meydanı diye bir projemiz var. Dünkü mecliste meclis üyesi arkadaşlarımız son bölümde belediye başkanına sordular. Çok uzun yıllardır konuşulan bir iş bu ve yapılması lazım. Son dönemde belediye başkanı ortada hiç proje yokken köy garajını yıktı, eski belediye binasını yıktı. Şimdi emniyet binası ile kaymakamlık binası ile ilgili etütler yapılıyor. Bildiğim kadarıyla bunlar kalkacak. Ortada bir park ve otopark var. Yanındaki okul dâhil edilir mi bilmiyorum ama kocaman kentin nefes alabileceği bir alan var. Bu kentte yaşayan herkesle ilgili. Ama özellikle belediyede bizim seçtiğimiz arkadaşların enine boyuna incelemesi gereken bir proje. Dün başkan konu ile ilgili hiçbir şey söylemedi. Ama 28 Ekim’de yapılan bir haberde başkanın İstanbul’da bir sunum aldığını gördük. Şimdi Keşan ve Keşanlılar ile ilgisi olmayan bir proje yapılıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ihaleye çıkmış, proje ihale edilmiş. Kim yapacak, muhtemelen TOKİ yapacak. Nereye yapılacak belli değil, ne yapılacak belli değil. Belediye bypass edilmiş. Bir tek belediye başkanı biliyor, başka hiç kimse bilmiyor. Hangi alan kullanılacak? Yaptığınızda ne yapacaksınız? Bu konuda Keşan Belediyesi’nin, belediye meclisinin ve Keşanlıların fikri alınmıyor. Neresinden tutarsanız tutun çarpık bir iş. Bize göre TOKİ ve Bakanlık kanalıyla da olabilir ama burada Keşan’da yaşayan insanlar nasıl bir meydan istiyorlarsa bu meydan öyle yapılmalı. Muhtemelen istedikleri işi kimseye danışmadan yapacaklar. Bu, Keşan Belediye Meclisi ve Keşanlılara bir hakarettir.”

“YANGINDAN MAL KAÇIRIR GİBİ ALANI TEMİZLEDİLER”

Pekcan, bir muhabirin “Meclis toplantısında Erikli’deki pazaryeri esnafına yapılacak yardım kararı ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizin öneriniz yardım konusunda farklıydı. Yardım miktarı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki sorusunu şöyle yanıtladı: “Erikli’deki yangından sonra yapılacak yardımla ilgili çok uzun süredir bir şeyler görüşülüyor. Aslında gecikme nedeni miktarla ilgili değil, orada mağdur olan insanların başvurularını tamamlamasıyla ilgili. Ben hiç şahsi fikrim diye bir açıklama yapmadım. Çünkü böyle bir hakkım yok. İlçe başkanlığı koltuğunu bıraktığım anda şahsi fikirlerimi her zaman söylerim ama bu görevdeyken şahsi bir fikrim olamaz. Biz belediye meclisi üyesi arkadaşlarla bunu çok uzun konuştuk. Olayın başlangıcından gelen sıkıntılar var. Yangının olduğu sabah saat 07.30 sıralarında Yüksel Alioğlu ve Aladdin Öztürk ordaydılar. Haberimiz odluğunda saat 13.00 gibi biz de oradaydık. Biz gittiğimizde hurdacılar çağrılmış ve yangın alanı temizleniyordu. Ben uyardım dedim ki arkadaşlar burada bir tespit yapın diye. Jandarma gelmiş bir tespit yapmış ama bunun ilgili kişilerce hukuki bir zamanda araştırılması lazım. Bu yangının sebebi ne? Bu yangının çıkmasının sebebi ne? Bu yangının çıkmasıyla ilgili sorumlular kimlerdir? Yangın zararının karşılanmasında bu dikkate alınmalıydı. Fakat sanki özellikle bu yangından mal kaçırır gibi bir anda orası komple temizlendi. Akşamüstü hiçbir şey kalmamıştı. Bildiğimiz kadarıyla bir tek hattan gelen elektrik var. Burada belediye sorumlu muydu o binaların kontrol edilmesi konusunda. TREDAŞ’ın orada tek hattan elektrik vermesinden dolayı yüklenmeden nedeniyle bir yangın çıkmasından sorumlu muydu? Bu sorumlular ile ilgili hiçbir şey bulunamadı.”

“HALKA YARDIM EDİLİRKEN KÂR-ZARAR HESABI YAPILMAZ”

“Oradaki 17 tane esnafın biri hariç hepsi Keşanlı, bu insanlar bizim insanlarımız. Kendi bir beyanlarımız var. Bizim orada kimin ne kadar zararı olduğunu net olarak tespit etmek şansımız yok. Belediye de bununla ilgili doğru dürüst bir araştırma yapmadı. Eğer sağlıklı bir şekilde bilgilere ulaşılabilseydi, insanların beyanı doğru kabul edilseydi zaten sıkıntı yoktu. Bizim uygun gördüğümüz rakamlar, insanların beyanlarına belli bir şekilde orantılamaktan kaynaklandı. Biz bunun için özellikle bu son meclise gitmeden 3 kez toplantı yaptık. Adil olalım ve oradaki insanlar zarar görmesin diye. Ve sonuçta bir karar verdik. Belediye dediğiniz şey bir sosyal kurumdur. Bu sosyal kurum bizim için var. İller Bankası’ndan gelen para bizim adıma gelen para. Bizim ödediğimiz paralar da oraya gidiyor. Dolayısıyla belediye bizim belediyemiz. Ve sıkıştığımız anda halkımızın yanında olması gereken bir belediye. Halka yardım edilirken halka hizmet sunulurken belediyecilikte kar-zarar hesabı yapılmaz. Orası bir ticarethane değil. Orası bizim için var. Biz belirlediğimiz rakamların kararını örgütümüz ve meclis üyelerimizle beraber aldık. Ama diğer arkadaşlar nasıl düşündüler bilmiyorum. Ama orada yaşayan insanların bir can suyuna ihtiyaçları vardı ve bu yangından beri 5-6 ay geçti. Bu süreçte bizim düşündüğüm 40 bin lira rakam 20 bine düştü bile. Laf olsun diye, ben sana 35 kuruş para veriyorum diye meclise geldiği için mecburiyetten ödenen rakam sosyal belediyeciğe sığmaz.”

“BAŞKAN HALKTAN YANA TAVIR KOYABİLİRDİ”

“Oylama eşit çıktı. Eşit çıktığında belediye başkanının oyu 2 sayılıyor. Sosyal belediyecilik, gönül belediyeciliği yapan, halkın yanında olan, insanların cenazesinde bile fotoğraf çektirip insanlarla bu kadar yakın olduğunu söyleyen bir belediye başkanının orada bir şansı vardı. Orada bir tavır geliştirebilirdi. CHP’nin grubu 12kişi. Biz mecliste 11 kişiydi. Volkan Erkan arkadaşımız hastaydı, gelemedi. Ben CHP dışındaki diğer partilerin, bu konuyu ilçe başkanlarıyla, örgütleriyle görüşüp görüşmediğini de merak ediyorum. Onlar bizim insanlarımız. Verilecek para abartıldığı gibi bir rakam da değil. Abartılabilir de 40 değil 100 de verilebilirdi resmi bir tespit varsa. Burada belediye zarar ediyor, kredi almak lazım gibi şeylerin aranması anlamsız. Bu kararı biz parti olarak aldık. Diğer arkadaşların nasıl yaptığını bilmiyorum. Eğer CHP belediyesi olsaydı bugün bunları konuşmuyor olsaydık. Keşke öyle olmasaydı.”