Dün pazarda pabuççuların olduğu sokaktayız. İki kadın çemkiriyo. "Ne sosyal mesafesi Pazar burası pazarrr!" diye yırtınıyo biri. Diğerinde çocuk arabası var. O daha sessiz. Öbürünü ne deyip de kışkırttı; anlamadık .

Bizle ilgilenen ayakkabıcı:

"Sıkıcı bir gün, inşallah birbirlerine girerler" diyerek, elindeki iki pabucu da birbirine vurarak "Dal, dal,dal, dal…!" diye tempo tutmaya başladı. Kendimi Mozanbik’te kabile dansında sandım.

Derken çocuklu kadının yanındaki anası araya girdi, derken başka biri, derken başka kadın…

Oldular mı 4 kişi?

Sesi çıkan tek! Ama tam bir dişi..

"Kes sesini defol git!" dedi anneye, tabii, anaya laf gelince kızı "Yolarım seni" deyip çocuk arabasını bıraktı (Ana mı, çocuk mu? derseniz, “Ana” öncelikli demek ki, çocuğu kaçırsalar umru değil, o yolacak illa ki)

Benim ki "Haydi gel bakalım" dedi.

Pabuççu tempoyu yükseltti.

Hopp, iki saniyede de ortalık toz duman, halay çemberinde 5 kadın, ortada bir erkek.

Erkek kim mi?

O da dans seven, başına ne geleceğini bilmeyen, hayat tecrübesi sıfır, cesur, diğer pabuççu.

Kimin naptığı belli değil, müziğin ritmiyle dönüyorlar. Ben pabuççuya "Hadi abi verdin gazı, şu pabucu ver deneyek" dedim.

O da "Haklısın kardeşim hiç heyecanlı değil zati" dedi.

Anaaa!

Yanımda yoğun bir enerji akımı hissettim, başımı çevirdim ki, başrol oyuncusu iki kadın dibimde.

Benim ki (bas bas çemkiren) kuru gürültü değilmiş, Amazon Amazon!!!

Ulen ne ara 4 kişinin ortasından çektin kadını, saçını dolamış eline kafayı çevirip duruyo.

Pabuççu "işte bu! Hayde haydeee” diye yine pabuçları vurmaya başladı.

Ne kadar naif görünsem de, pehlivan kızına seyreylemek yakışmaz. Bir hışım tuttum benimkini; çektim, gözgöze geldik.. Aman Allahım! Ateş püskürüyo gözlerden

"Abla uymayın siz dengesiz onlar belli" dedim.

Ablayla enerjimiz tuttu,

"Manyak bunlar yaaa… Pazarda sosyal mesafe olcekmiş, sülalece gelmişler, ne mesafesi" diye savunuyo kendini..

Ortadaki abi kurtulmuş, geldi. "Tut abi şunu" diyerek aplayı pas verdim.

Döndüm ki, anne elinde püsküllü çiçekleri savurarak geliyor; hooopp önüne geçtim

"Güzel teyzem hiç yakışıyor mu onun seviyesine iniyon" dedim.

Onla da göz göze geldik. (Bakın bu önemli, göz teması kurun karşı taraf sakinler)

Teyze: “Bana kapçık ağızlı dedi ama yavrum."

Seyircilerin çoğu erkek olunca, kelimeden dolayı biraz utanma oldu ben de amma görev mühim

“Aman teyzem ya o da bir uzuv, belli ki terbiyesiz işte. Hem masken vardı; nerden gördü ağzını, tak maskeni kimse görmesin ağzını burnunu, torunun arabada mı git bak bakim" diyerek kendine getirdim.

Hareket durunca seyreyleyenler araya girdi uzaklaştırdılar iki tarafı. Atışmalar 3-4 dakika kadar devam etti ama.

Sonuç:

Yerlerde püskül çiçekler, yolunan saçlar, araya girenin kırılan telefonu, cengaver abinin düğmeleri kopuk gömleği, pabuççu erkeklerin memnun olmayan maç yorumları

"İlla  saça dalacaklar başka hareket yok"

Diğeri:

"Sorma ya! Hep aynı sahne, sıkıldık artık"

Arkadaşım da diğer sokaktan beni ortada görünce tık nefes geldi

"Ay, sen sandım kavga edeni Leylam"

Ses volümümü hafif yükselterek :

"Yok bea! Ben olsam saça mı dalarım? Önce okkalı bir Osmanlı Tokadını ısınma babında yapıştırcan, ardından mideye bir tekme koycan, ondan sonracıma”(ağzımdan da böyle tükürük baloncukları çıkararak devam ettim, nefesler tutulmuş, çıt yok. Sanki Türkiye-Real Madrid maçını dinliyorlar)

“… bi kafa koycan.  Karşıdaki yerde …Offf yemede yanında yat. Pardon efenim. Basçan tekmeyi...”

“Hadi size bol satışlar” dedim.

Gazcı papuççu:

"Abla nereye? Ayakkabıyı deniycektin?”

Arkama bakmadan giderayak

-"Yıprandı onlar, çıkardığı sesin albenisi gitti artık.. Başka sefereee”