BÜLENT SAYLAM

Kurt, Sonbahar aylarının yaklaşmasıyla birlikte yorgunluk, halsizlik, isteksizlik gibi sendromlar görülebileceğini hatırlatarak, özellikle hava sıcaklığındaki düşüşle grip, soğuk algınlığı gibi hastalıklardan vücudu koruyabilmek için bağışıklığı güçlendirmek gerektiğine vurgu yaptı.

BOL SU İÇİN, SAĞLIKLI BESLENİN

Kurt, bağışıklık sisteminin önemine değinerek şunları söyledi: “Bağışıklık sistemi vücudun savunma sistemidir. İnsanoğlu, sürekli enfeksiyon etmeni organizmalara maruz kalır ve bu bulaşmaya karşı bireyin uygun şekilde tepki vermesiyle korunur. Hastalıklardan korunmak için vücudun bağışıklık siteminin güçlenmesine ihtiyacı vardır. Beslenme durumu, bağışıklık sisteminin güçlü kalması üzerindeki en büyük etkenlerden biridir. Doğru ve dengeli beslenmenin yanı sıra, bazı takviyeler bağışıklık sistemini desteklemek için uygun olacaktır. Mevsim geçişlerinde, hava değişimi ile birlikte yorgunluk, halsizlik ve hastalıklar baş gösterebiliyor. Doğru ve dengeli bir beslenme biçimi sizi bu durumlardan kurtarabilir. Bu günleri bol su içerek, bitki çayları demleyerek, sağlıklı beslenerek hastalanmadan geçirmek için beslenme önerilerini dikkate alın.

DOĞAL VİTAMİNLER ALMAK

Mevsim değişiklerinde vücudun vitamin ve mineral ihtiyacının arttığını kaydeden Diyetisyen Kurt, “Değişen mevsimle birlikte vücudun vitamin ve mineral ihtiyacı artabilmektedir. Özellikle B ve C vitaminleri içeren sebze meyveleri tüketmek önemlidir. Sarımsak; sarımsak ve soğanda bulunan allilik sülfitler bağışıklık sistemini destekler ve serbest radikallerin atılımını arttırır. Yoğurt- Kefir; Yoğurt ve kefirin içerdikleri yüksek probiyotik sayesinde bağışıklık sistemimiz için yararlı oldukları bir çok araştırmada belirtilmiştir. Aynı zamanda doğal antibiyotik görevi yaparak bağırsak sistemini korurlar. Çinkodan zengin besinler; Çinko özellikle zihinsel fonksiyonlarda, vücudun kendini yenilemesi ve iyileştirmesi durumlarında, bağışıklık sisteminin gelişmesinde ve hormonların dengelenmesinde ayrıca önemli yer tutar. Et, karaciğer, deniz ürünleri, süt, yumurta ve kuruyemişlerde bol miktarda bulunur.”

HANGİ BİTKİ ÇAYLARINI İÇEBİLİRİM?

Bitki çaylarının özellikle nezleye karşı koruyuculuğunun olduğunu hatırlatan Kurt, hangi bitki çaylarının tüketilmesi gerektiği hakkında ise şunları söyledi: “Adaçayı, ıhlamur, kuşburnu, nane-limon; C vitamini içeriğiyle grip, nezleye karşı koruyucudur. Yeşil çay, çok güçlü antioksidanlar bulunur. Yeşil çay kansere ve kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucudur. Siyah çay, içeriğindeki polifenoller ile hastalıklardan korur. Siyah çay ülkemizde çok tüketilir. Ancak kansızlık ve demir emilimi rahatsızlığı olan kişiler siyah çayı daha az tüketmelidir. Papatya, rezene çayları da bu aylarda tüketebileceğiniz çaylar arasındadır. Bitki çaylarında bulunan flavonoidler gibi antioksidan maddelerin bazı yararları olabilir, ayrıca bazı bitkisel çaylar metabolizmayı hızlandırabilir ancak unutulmaması gereken, aşırı tüketildiğinde bitkisel çayların da zararlı etkilere sebep olabileceğidir. Bilinçsizce tüketimden kaçınılmalı, günde en fazla 3-4 fincan tüketilmelidir. Hamilelerin ve kalp rahatsızlığı olan kişilerin bitki çaylarını daha az tüketmeleri önerilir.”

YETERLİ SIVI VE SU TÜKETİMİ

Yeterli sıvı ve su tüketiminin iyi yapılması gerektiğini belirten Kurt, “Vücudumuzdan toksinlerin ve mikropların kısa sürede atılabilmesi için mutlaka su tüketimi iyi yapılmalıdır. Özellikle yüksek ateş, ishal gibi durumlarda yüksek sıvı kayıplarına karşı günlük su miktarı daha da arttırılmalıdır. Bireye göre günlük alınması gereken su miktarı ise kg başına 30 cc olarak hesaplanabilir. Örneğin; 70 kg olan bir birey, 70 x 30= 2.100 cc günlük su tüketmelidir.” ifadelerini kullandı.

PROBİYOTİK DESTEKLERİ

Probiyotiklere dikkat çeken Diyetisyen Murat Kurt, şu bilgileri verdi: “Probiyotikler yani yararlı bakteriler bağışıklık sistemi ve sindirim siteminde oldukça önemlidir. Doğal olarak fermente edilmiş yiyecek ve içeceklerde probiyotikler bulunurken, bunlar haricinde tablet veya toz olarak da kullanılabilirler. Doğal probiyotik kaynakları olan yoğurt, kefir ve lahana turşusuna beslenmenizde mutlaka yer vermelisiniz.”

BU BESİNLERİ TÜKETİN, ENERJİK OLUN

Kurt, gün içinde enerji seviyesini tutmak için şu besinleri önerdi: “Gün içinde düşen enerjinizi tekrar kazanmak için beslenmenizde omega-3 yağ asitleri içeren besinlere yer açın. Mesela bir öğle yemeğiniz somon balığı, bol yeşillikli bir salata, 1 portakal olabilir. Balık tercihinizi ton balığı, uskumru, sardalyeden yana da kullanabilirsiniz. Ara öğünlerinizde işlenmiş, paketli ürünler yerine yağlı tohumları, kuruyemişleri tercih edin. Ceviz, badem, fındık gibi yemişler zengin omega-3 içerikleriyle sizi güçlü tutacaktır.”

AKŞAM YEMEKLERİNİZİ HAFİFLETİN

Kurt, mevsim geçişlerinde kilo alınabileceğini ifade ederek şunları söyledi: “Sonbahar ve kış ayları kilo almanıza neden olmasın. Aşırı yağlı yemekler, geç saatlerde tüketilen öğünler ve hareketsizlik kış aylarında kilo almaya davetiye çıkarabilir.”

EGZERSİZLERE KALDIĞINIZ YERDEN DEVAM EDİN

Egzersizlerin önemli olduğunu kaydeden Kurt, “Havaların soğuması evden çıkılmayacağı anlamına gelmez. Kendinizi yorgun hissetmeniz de egzersiz yapmamak için bir bahane olamaz. Egzersizden 1-2 saat önce hafif bir öğün yapın. Egzersiz kıyafetlerini giyin ve yürüyüşe çıkın. Hafif tempolu bir yürüyüş bedeninize ve ruhunuza iyi gelecektir. Egzersiz sırasında her 10 dakikada bir 100 ml kadar su içmeyi de ihmal etmeyin.” ifadelerini kullandı.

İYİ BİR UYKU İLE GÜNE ENERJİK BAŞLAYIN

Mevsim geçişlerinde nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda son olarak uykuya değinen Kurt, şunlar söyledi: “Uyku saatlerinizin düzensiz ve belirsiz olması sonbahar yorgunluğunun bir nedeni olabilir. Güne enerjik başlamak ve öyle devam etmek için uyku saatleriniz düzenli olmalıdır. Günde 6-8 saat uyumaya özen gösterin.”