Ülkede medya düzeni var. Siyasal iktidarların medya üzerindeki etkileri AKP ile tavan yaptı. Yani bu dönemde demokrasi rafa kalktı. Yerine Medyakrasi geldi. Toplumu yönlendirmede etkili bir silah medya bombardımanı altında kaldı ülke insanı. 

Medya yanlı. İktidarın sesi konumunda. Genel medyada yazılı grup gazeteler aynı başlıklarla çıkıyor. Televizyon kanalları tek ses tek yanlı konumunda. Yazılı ve görsel basının iktidar karşıtı yayın yapanların sayısı bir elin parmakları kadar.

“Medyanın yayın politikaları sermayeler ile ilgilidir”

Bu söz Bülent Ecevit’e aittir. Bugün yaşananları önceden görmüş. Çünkü medyada faaliyet gösterenlerin çeşitli işleri olduğu gerçek. Bu durumda iktidarla ilişkilerini sıcak ve iyi tutmak yolunu seçmekteler.

Yani iktidarın yayın organı konumuna düşme. Nitekim haber bültenleri ve canlı yayın bağlantıları bunu belgelemekte. Haberlerde bazı siyasi şahsiyet ve partilere kesinlikle yer vermiyorlar. Davutoğlu, Babacan düne kadar Akşener.

Halkı bilgilendirme doğru habere ulaştırma işlevinden uzaklaşılmış durumda. Muhalefeti görmeyen, yok sayan bir uygulama var. 

Muharrem İnce’nin konuk olduğu program iki kez kesintiye uğruyor. Canlı yayına geçiliyor. Program katılımcısının konsantresi bozulmaz mı? Dinleyenlerin ilgisi azalmaz mı? Konuğa yapılan haksızlık değil mi?

Programcı değil, televizyon yönetimi ve patronu buna neden gerek duyuyor? Sorunun cevabı sanırım canlı yayında var. Kanallar birbirini gözleyerek canlı yayına geçmekteler. Bunun adı medya düzenidir. Medya demokrasisidir. 

İktidar yanlısı olmayan televizyon kanallarına RTÜK tarafından uygulanan yaptırımlar ortada. RTÜK’ün bir nevi kozmik odası konumundaki yerde tüm tv yayınları izleniyor. Ancak Sevda Noyan konusunda yaşananlar her şeyi açıklıyor. Osman Öcalan’ı bir muhalif kanal yayına çıkarsaydı neler olurdu neler. İlk yapılan açıklama ve ikinci açıklama arasında gece ile gündüz kadar fark var. Siyasal iktidar RTÜK aracılığı ile medyayı muhalif medyayı baskılamaktadır.

Muharrem İnce cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci çıktı. Devlet edildiği programa gitti. Tepkisi yerindeydi. Programı erk edişi tekli medyaya yönelikti. Program yapımcı ve katılımcılarını protesto etmedi. Bir anlayışa bir zihniyete tepki gösterdi. 

Televizyon sahiplerinin esas meslekleri işleri yayıncılık olmadığından yaşanıyor bu durumlar. Salt yayıncılık değil işleri. Yayıncılık dışında iş alanları var. Siyasal iktidarda kendi dışındakilere baskıcı. Kendi politikalarını destekleyen, olağan akışları kesip canlı yayına geçen bir medya grubu yaratıldı Türkiye’de. 

İnce, ince bir ayar çekti bu tavrı ile. Yandaş kanal ve yayın organları bundan ders çıkardılar mı? Sanmıyorum çünkü onların yayıncılık gibi bir sorunları yok. İşlerinin bütünüyle yürümesi ritminde yapmaktalar bu işi.