Mehmet Aytaç yazdı

Ne yani…

İmparatorluğu paramparça edip canını kurtarmak için vatan toprağını savaşmadan bırakarak İngiliz donanmasıyla kaçıp gidenlerin mi askeri olacaktık?

Gencecik, pırıl pırıl Cumhuriyet’in teğmeni Kubilay’ı Menemen’in orta yerinde katlederek, devlete başkaldıranların mı askeri olacaktık?

Madımak’ta insan yakanların, arabalara bomba koyanların, sırtından bıçaklayanların, enseye kurşun sıkanların mı askeri olacaktık?

6. Filo’nun önünde secdeye yatanların mı askeri olacaktık?

Devletin içine çöreklenerek, milletin tankıyla, jetiyle millete darbe yapmaya kalkanların mı askeri olacaktık?

Askeri, polisi, öğretmeni, doktoru, savcıyı, hakimi, korucuyu, sivili şehit eden, bebek katili, eli kanlı teröristlerin mi askeri olacaktık?

Uyuşturucu tacirlerinin, mafya babalarının, çocuk tecavüzcülerinin, hırsızların, rantçıların, yağmacıların mı askeri olacaktık?

Ormanı, denizi, köyü, merayı talan edenlerin, ırmağı, dereyi, gölü, havayı zehirleyenlerin mi askeri olacaktık?

Tabi ki hayır!

Biz, çocukların askeriyiz!

Biz, kadınların, masumların, yaşlıların, gençlerin, bebeklerin…

Vatanını sevenlerin, hileye, hurdaya bulaşmayanların

Ağacın, kurdun, kuşun…

Medeniyetin, bilimin, eğitimin, aydınlığın, sanatın…

Kalkınmanın, tarımın, köylünün, çiftçinin, işçinin, emeklinin askeriyiz!

Biz, modern, lâik, refah, tam bağımsız ve özgür Türkiye Cumhuriyeti Devletinin askeriyiz!

Biz, Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal’in, Atatürk’ün askeriyiz!