AYGÜL KONAR

2020 yılında üretimi yapılan üretimler ile ilgili Tarımsal Desteklemelerin,  3190 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile yayımlanarak yürürlüğe girdiğini hatırlatan Açar, yayımlanan 2020 yılı Tarımsal Destekleme kararının incelendiğinde bazı hususların dikkat çektiğini, her şeyden önce 2020 yılı Desteklemelerinde de bir önceki yılı desteklemelerine göre pek bir değişiklik olmadığını kaydetti.

“ASLAN PAYI ARTIŞI ‘SERTİFİKALI TOHUM KULLANILMASINA’ VERİLMİŞTİR”

Yağlık ayçiçeğinde kg başı desteklemesinde 10 Krş’luk, Kütlü pamukta da 30 Krş’luk bir artışın yaşandığını ifade eden Lütfü Açar, “Diğer taraftan tabiri yerinde ise desteklenmelerden aslan payı artışı ‘Sertifikalı Tohum kullanılmasına’ verilmiştir. Tamam, sertifikalı tohum kullanılması teşvik edilmelidir. Bu anlamda böyle bir karara kimsenin itirazı olmaz. Ancak üretimde verimi artırmak, piyasaları tarımsal üretimler anlamında regüle etmek yalnız sertifikalı tohum kullanmakla mı olunur? Tarımsal üretim bir bütün olduğu gerçeği görülmeden böyle bir karar verdirilmesine sebep olanlar belki belli bir kesimin çıkarlarına hizmet etmiş olabilirler. Ancak kesinlikle üretimin artırılmasına yönelik karar verilmesine hizmet edilmemiştir. Her şeyden önce tarla ziraatı olsun, hayvansal üretim olsun üretim şartları gerçek boyutları ile ortaya konulmadığı sürece üretimden karlılık beklemek mümkün değildir. Önemli bir konuda ‘Gıdanın İsrafı’ sonuç bölümü ile gündeme getirilmektedir. Üretimin başında yapılan üretim yanlışlıklarından kaynaklanan ‘İsraf’ ise hep göz ardı edilmektedir. Bu itibar iledir ki üretimin bir planlama olduğu gerçeği kabul görülmelidir. Görülmelidir ki üretime esas teşviklerin planlanmasında üretimin başından itibaren oluşan israfında önüne geçilmiş olunsun” ifadelerine yer verdi.

Açıklamasının devamında Batılı uzmanların örneklerine yer veren Açar, şöyle devam etti: “Tüm üretim girdilerinin ‘Bilgi’ ile programlanıp ‘İzlenebilir’ şekli ile uygulanması ile mümkün olacağı gerçeği özellikle karar mercilerince görülmelidir. Çünkü üretimin her devresi ‘Bilgi’ ile donatılmadığı ve de ‘İzlenebilirliği’ sağlanamadığı sürece tarımsal üretimde dışa bağlılık devam etmeye de bir anlamda mahkûmdur. Tarımsal alanda ‘Bilginin’ ve de ‘İzlenebilirliğin’; gelişmiş ülkelerde geçmişine bakıldığında 50-60 yıllık bir geçmişi olduğu görülmektedir. Bu hizmetler de çeşitli fonlar ile ciddi anlamda desteklenmektedir. Batılı uzmanların dediği gibi ‘Hem üretim artırılsın deniliyor, hem güvenilir gıda üretilsin deniliyor.’ ‘Ancak bilginin desteklenmesi gerektiği denildiğinde ise kimse kaynak vermiyor’ ifadeleri herhalde ülkemizdeki bu konudaki hizmet anlayışının bir tarifi olsa gerek. Aslında bakanlığımız bu konudaki çalışmalarını geçte olsa 2002 yılında başlatmıştır. 2006 yılında yönetmenliğini ve neticesinde de 2009 yılında yayımladığı uygulama tebliği ile de ‘Tarımsal Danışmanlığın’ uygulanmasına fırsat vermiştir. Proje aslında üretim anlamında olsun, güvenilir gıda üretimi anlamında olsun ve de istihdam anlamında olsun tabiri yerinde ise çağdaş bir proje olduğu kabul edilmelidir. Gün geçtikçe de üretici nezdinde kabul görmeye başlayan bu proje; görülen o ki bakanlığımız bürokrasisi ve de dolayısı ile desteklemeleri belirleyen komisyonlarca bu gerçek görülmemektedir. Batılı uzmanların ifadeleri ile ‘Avrupa Birliği üreticisini değişik fonlarla desteklemektedir. Sizler kendi kaderlerinize bakın’ ifadeleri de bir anlamda karar mercilerinin bu tür çağdaş denilebilecek projeleri kendi kaderlerine bıraktıkları görülmektedir.”

“GÖRÜLEN O Kİ BÜROKRASİNİN BU KONUDAKİ TUTUMU DEĞİŞMEMİŞTİR”

2009 yılında başlatılan bu projenin uygulanmasına müteakip en büyük direnci bakanlık bürokrasisi gösterdiğini söyleyen Lütfü Açar, “Görülen o ki bürokrasinin bu konudaki tutumu değişmemiştir. Aslında geçen bu süre içerisinde İlgili bürokrasi ile birlikte ilgili sivil toplum kuruluşlarının yanında bilimsel kuruluşlar özellikle ‘Danışmanlığın’ öncelikle üretime yönelik katkılarının ortaya konulması anlamında ciddi çalışmalar yapmaları gerekmekteydi. Bu konuda çalışmalar yapıldı mı? Hayır. Tamam, belli kesimlerin AB fonlarından sağladığı kaynaklar ile amaca hizmet etmeyen bölgeler anlamında bazı toplantılar yapılmıştır. Ancak bu toplantılar; ‘Tarımsal Danışmanlığın’ üretime katkısının ortaya konulması anlamında toplantılar olmamıştır. Netice itibari ile de; yayımlanan 3190 sayılı karar ile dar bir gurubun hizmetlerine yönelik teşvikler sağlanmıştır. Diğer taraftan gerçek anlamda ‘Üretim’ ve de üretimin sahada uygulanmasını sağlayan ‘Bilgi’ ve de ‘Üretimin İzlenebilirliği’ mağdur edilmiştir. Sayın Bakanımızda konuyu tabii ki tekrar değerlendirmesini ve de çok zor şartlarda üretim yapan ve hizmet verme gayreti içerisinde olan kesimlerin ekonomik anlamda rahatlatılması beklentidir” şeklinde konuştu.