HABER MERKEZİ

“ÇOK ÖNEMLİ BİR ROL OYNAMASI GEREKİRKEN NEDEN FİGÜRANI OYNAMAKTA ISRAR ETTİĞİNİ ANLAMIŞ DEĞİLİZ”

Bu dönemde üretmenin ne kadar önemli olduğunu anlamak gerekirken, çiftçilerin gereken desteği göremediklerinden yakındıklarını dile getiren Çakırlar, sözlerine şöyle devam etti: “Dünyanın kabusu haline dönen ve küresel bir pandemi olarak kabul edilen Koronavirüs salgını, ülkemize sıçraması sonrasında yaşanılan sıkıntılar bir çok sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de bir hayli hissedilmektedir. Bu aşamada dünyada ve ülkemizde dikkat çekilmesi gereken iki önemli sektör var sağlık ve gıda. Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu geçtiğimiz hafta yaşanan sokağa çıkma yasağı sonrasındaki problemler haricinde süreci yürütmektedirler, sağlık sektörü ile ilgili bu süreç devam ederken şu an bir açıklama yapmamın doğru olmadığını düşünüyor ve taktir, teşekkür yahut eleştirilerimi ileri bir tarihte vermek üzere erteliyorum. Gelgelelim Gıda sektörüne…Tarım ve Orman Bakanlığı bu süreçte çok önemli bir rol oynaması gerekirken neden figüranı oynamakta ısrar ettiğini anlamış değiliz. Bu dönemde üretmenin ne kadar önemli olduğunu anlamamız gerekirken, çiftçilerimiz gereken desteği göremediklerinden yakınmaktadırlar. Geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanlığı tohum hibesi yapacağını ve hibenin kapsadığı ürünler olarak; buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, mısır, ayçiçeği ve çeltik olduğu belirtmiş, ancak hibenin 21 il ile sınırlı olduğunu açıklamıştır. Trakya Ayçiçeği ve Çeltik üretimi açısından Türkiye’nin en önemli yeri olmasına rağmen bu desteklemeden yararlandırılmaması çiftçimizi yok saymak değil de nedir? Verilen destek tohum desteği, tahmini desteklenecek tarım alanı 364 bin dekar, tohum miktarı 6.700 ton proje kapsamında 20 milyon harcanması 220 milyon liralık üretim kazandırılması planlanmış iyi güzelde hiç mi düşünmezler; verdiğiniz %75 hibeli tohumu çiftçi nasıl ekecek?  Mazota, gübreye, ilaca kısacası tüm girdi maliyetlerinde destek olmazsa, bu hibenin de pek bir anlamı olmaz. Koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle gıda konusunda sıkıntı yaşamamak için bazı ülkeler ihracat yasağını uygulamaya geçirmesi sonucunda ülkemiz bir krizle karşı karşıya kalabilir mi? Ülkemiz hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda ithalatçı bir politika izlemesi Rusya ve Kazakistan’ın ihracat yasağı getirmesi gibi durumlar özellikle ayçiçeğinde bir kriz yaratabilir. Çünkü ülkemizin ayçiçeği üretimi ile tüketim arasında büyük bir fark var, bu farkın kapanması %35 civarında ayçiçeği ihracatı ile önlenmekteydi. Her zaman üstüne basa basa söylediğimiz üretimi destekleyin dışa bağımlılığı azaltın çiftçinin yüzünü güldürün sözlerimiz kulağınızda yer etseydi bugün bunları tartışmıyor olacaktık. Sayın Bakan 15-16 ay önce ‘paramız var ki ihracat yapıyoruz’ diyordu. Paranızı ihracata değil çiftçilerimize harcayıp tarımda üretime dayalı bir politika izlemeniz gerekirdi. Şimdi parası olan değil üreten kazanacak.”

“AÇIKLANAN PAKETTE EN ÖNEM ARZ EDEN TARIM YOK AMA GEREKSİZ İÇ HAT UÇUŞLARDA KDV’NİN %1’E ÇEKİLMESİ VAR”

2008 krizinin etkilerini düşünüp nasıl bir buhranla karşı karşıya olduğumuzun farkına varılması gerektiğine dair vurgu yapan Çakırlar, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Dünya ülkeleri Koronavirüs kapsamında bir takım acil eylem planları kapsamında ekonomik paketler açıklamış ve halen daha açıklamaktadır. Ülkelerin koronavirüs ile savaşta açıkladığı ekonomik paketlerin toplamı şu an itibariyle 7 trilyon $ civarında olup destek paket rakamları her gün artmaktadır ve dünya Gayri Safi Yurtiçi Hâsılası’nın (GSYH) %8,5’i civarında, Türkiye ise15.6 milyar $’lık paketi ile GSYH’ya oranı %2,1’dir. Açıklanan pakette en önem arz eden tarım yok ama gereksiz iç hat uçuşlarda KDV’nin %1’e çekilmesi var. Bizlerin günü kurtaracak politikalara değil köklü adımlarla bu krizi yönetmemiz gerekmektedir. Öncelikle vatandaşlarımıza temel bir gelir desteği sağlamamız gerekmekte, şirketlerin batmasının önüne geçici politikalar izlenmeli ülkemizde çoğu küçük ve orta ölçekli şirketler günlük gelir ile gideri birbirini karşılayan şirketlerdir. Kriz sona erdiğinde kapanan işletmeler yanında birçok işçiyi de yanında götürecek ve üretimi tekrar başlatmak çok zor olacak veya bir hayli zaman alacaktır. Ertelemelerle veya bir takım borçlarla çözüme gitmek yarın bizlerin daha kötü sonuçlarla karşılaşması demektir. Burada devlet vatandaşı için çoğu yükün altına girmelidir. Aksi takdirde kötü bir ekonomik tabloyla karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır. Ekonomistler bu dönemin 1929 yılında gerçekleşen Büyük Ekonomik Buhranı  tekrar yaşayabileceğimizden bahsetmekte, küresel küçülmenin %3 Ülkemizde ise %5’den az olmayacağını öngörmektedir. Aynı zamanda etkilerinin uzun süre devam edebileceğinden endişe duymaktadır. 2008 krizinin etkilerini düşünüp nasıl bir buhranla karşı karşıya olduğumuzun farkına varmamız gerekiyor. Bu dönemde özellikle gıda alanında üreten ülkeler ayakta kalmaya devam edecek ve güçlü olacaktır.”