Mehmet Aytaç

“Dünyayı değiştiremiyorsan, dünyanı değiştirirsin. Hepsi bu.” – Stefan Zweig

“Bu üye yapısıyla ön seçim bana doğru gelmiyor” dediler…

“Üyelerimiz niteliksiz” dediler…

“Bazı mahallelerdeki üyelerimizin yarısı bize oy vermedi” dediler…

“Ön seçimi sağlıklı bulmuyorum” dediler…

“Ön seçim olsaydı da sonuç çok farklı olmazdı” dediler…

Dediler de dediler…

Belediyeyi kaybettiler… “Hain listesi” hazırladılar…

Genel seçimleri kaybettiler… “Kimin ne paylaştığını biliyoruz” diye kongre kürsülerinde tepindiler…

Aday olmak için örgütleri terk ettiler…

“Tarihin en önemlisi” dedikleri seçimlere plansız, programsız, laylamlom girdiler…

Sonuç…

Ortaya milletvekili diye çıkanların da ne kadar “nitelikli” olduklarını gördük…

Ne kadar “nitelikli” belediye başkanlarının, birbirlerini kamuoyunda nasıl tehdit ettiklerini izledik…

Öyle “nitelikli” insanlara “temsiliyet” verdik ki…

Adamlar rakip partilerle, hükümet politikalarıyla, vatandaşın derdiyle boğuşacaklarına…

Gece yarısı Facebook’ta önüne gelene “ana avrat” sayıp sövüyorlar…

“Nitelikli” insanlar ne de olsa…

Velhasıl…

Kapı arkalarında liste dizayn edenler…

Meclis üyeliği için “erken rezervasyon” yaptıranlar…

Belediye başkanı olmak için halen Aga’larına güvenenler…

Her eleştirene “potansiyel düşman” gözüyle bakanlar…

Halktan kaçanlar…

Villalarından çıkmayanlar…

Jiplerinden inmeyenler…

Komşu ülkeden memlekete bir türlü dönemeyenler

Ofislerinde “paralel yönetim” oluşturanlar…

Muhtemel görevleri şimdiden “parsel parsel” paylaşanlar… 

Susanlar, görmeyenler, kulağının üstüne yatanlar…

Demokrasiyi, kendi işine geldiği kadar sahiplenenler…

Ve kaybetmeye doymadıkları halde…

Bir kez olsun vatandaşı anlamaya çalışmayanlar…

Gayet “nitelikli” bir şekilde…

31 Mart’ta “tarih yazmaya” hazırlanıyorlar…

Kolay gelsin…