Namazgah Geçidi’nde,
…………………....bir Pazar günü
Adım adım ölçerken kaldırımları
Seyyahları bekleyen bir hancı gibi
Geçmişim yanına çağırdı beni

Hayali belirdi eski bir an’ın
Dalıverdim içine burdan zamanın
Kıvılcımlar çıkaran çelik nallarla
Yeleleri göründü siyah bir atın!

Üstüne afişler yapıştırılmış
Kapı kadar kocaman tahta levhanın
Beline doladığı gökkuşağıyla
Geldiğini gördüm bir arabanın.

Cemalini düşündüm Kâşif Amca’nın
Zafer’de, Aile’de Rıza Aga'nın
Siması karıştı kamçı sesine
Atını şahlandıran Kara Murat’ın!

0 anda kulağım panayırdaydı
“çat! ..pat! “ seslerinde …kayıklardaydı
“Başlıyor..başlıyor”....nidalarında
Sabırsız kuş gibiydi genç kanatlarım!

Dur! ..dur! çığlıklarını hiç duyamadım
Sağımdan solumdan bağıranların
Yanıma geldiğini anlayamadım
Arabayı, ardından koşturan atın

Tekeri, testime attı bir tokat
Aylardan eylüldü, ne şubat ne mart
Bayırdan yuvarlanan bir çığa döndüm
Sussun mu ağlasın mı, bu küçük evlat

İnsanlar üşüştü başıma birden
Bir kaç parça düşünce yere testimden
Silerken gözümden akan yaşları
Mehmet Aga, başımda bitti aniden

Üzülme! ” deyiverdi ”Çömlekçi Memet”
“Babana söylerim, affeder elbet “
Bir gün getir bana kırmızı toprak
Yenisini yaparım sana çabucak.

Bir kese kağıdına toprak doldurdum
Götürdüm, amcanın önüne koydum
Gülümsedi Mehmet Amca, güldü yumuşak
Çocukluğum nerdeyse, yağdı yağacak!

-Tamam! dedi,
"al sana bir başka testi
kullandıkça beni de hatırla emi? ”

Su taşıdım yıllarca Çukur Çeşme’den
Bu hediye testiyle sabah erkenden.
Namazgâh geçidinin tam bitiminde
Bu yüzden uğradım geçmişime ben!

Bir gün görürseniz sade bir mezar
Üstünden pek mahsun bir testi bakar
Bu kırık testinin torunudur 0
Gönlümü sulayan hatıralarla
“Çömlekçi Memet” ten bana yadigâr!