Türkiye Değişim Hareketi partileşme sürecini uzun yıllardır sürdürmekte. Hedefin iktidar olarak seçilmiş olması yetmiyor. Bütün partilerin hedefi iktidar olmaktır.

İktidara yürürken hedef seçmen kitlesi belirlemek gerekir. TDH bu belirlemeyi yapmamış. Tüm seçmenleri kucaklama niyetinde.

Günümüz Türkiye’sinde bu olanaklı mı?

Sarıgül “Özal Ruhu” peşinde mi? Bu siyasal ruh yaratılabilir mi? Türkiye’nin ekonomik durumu buna cevaz verir mi?

Türkiye’nin geldiği siyasal noktada sosyolojik yapı buna el verir mi?

“Sevgi, barış, özgürlük” üçgeni bu toplumu ne kadar ilgilendiriyor? Etrafımıza bakalım. İnsanlar özgürlüklerinin ekonomik boyutu konusunda ne denli organizedir? Yokluk yoksulluk sefalet diz boyu. Sarıgül’ün hitap ettiği Keşan’da günlük 50 kuruş geliri olmayan kaç bin kişi var?

Gelir dağılımı ve mülkiyet dağılımı, üretim araçları dağıtımında adaletsizliğin günden güne artış gösterdiği ortamda hangi barıştan bahsedilebilir?

Bunları terse çevirmek gerekir. Bu nedenle “kararlılık, verimlilik, uyumluluk” reçete olamaz. Sarıgül bu konuda soyut bir değerlendirmede bulundu.

Alandaki yaklaşık bin kişinin yarısı kendisi ile İstanbul’dan Keşan’a kadar konvoyuna katılanlardı.

“Tarih bizi göreve çağırıyor” cümlesi kullanan bir lider dünü konuşmaz. Dün dünde kalmıştır.

Dünü konuşan bugünü kaybeder. Dün iptal edilmiş bir çek, yarın emre yazılan senet, bugün peşin paradır. Bugünden yararlanılmalıdır.

Bugün siyasal barışı, toplumsal barışı bozan siyasal İslamcılar ve siyasal Kürtçülere Sarıgül tek cümle ile karşı çıkmadı Keşan’da. Bu tavrı ile alandan sarı kart gördü diyebilirim.

Barış, sevgi, özgürlük anlamında sıkıntılı süreç geçiren Türkiye’de dünün hiç suçu yok mudur? Sarıgül hedef seçmen kitlesini iyi belirlemelidir. Bu belirlemeyi netleştirmeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve konuşmasının satıraralarına gizlediği CHP Genel Başkanlığına soyunmasa iyi olur.

Türkiye siyasal arenası, küresel ihanet projelerinin fink attığı bir ortama dönüşmüştür. Padişahçı ve Sevr’ciler bir yanda, Lozan ve cumhuriyetçiler bir yanda. İstanbul’u Lozan ve cumhuriyetçi hale getirebilecek mi?

Sarıgül bunlardan hangisinin yanında ve arkasında?

ABD, İngiltere, Fransa, Almanya’yı “güçlü ulus”, diğerlerini “dünya vatandaşı” olarak değerlendiren Dünya’nın bütün kapitalistlerinin birliğinin sağlanması olarak ifadesini bulan “küreselci”lik karşısında duruşu nedir?

Sarıgül bu konuda Keşan’da ne sarı, ne kırmızı, ne yeşil renk verdi.

Refah toplumu yaratılmadan siyasal İslamcılar, siyasal Kürtçilerin işgalinden siyaset yapısı nasıl gündem değiştirecek? Sarıgül’ü başarıya götürecek reçete bu işgalin ortadan kaldırılması adına uygulanmalıdır.

Sarıgül alanda bu konuda sessizdi. Tek sözcük, tek cümle yoktu.

Refah toplumunun koşullarının yaratılması adına projeniz nedir? Acilen bunu ortaya koymanız gerekir.

Aksi halde refah toplumunun koşulları yakalanamaz. Bu insanlar din, iman, kitap Kur’anla ve vatan, millet, Sakarya ile avutulur.

Sarıgül’ün İstanbul’da laik sermaye tarafından desteklendiği biliniyor. Bu işin mimarı Hüsamettin Özkan olarak ifade edilmekte.

AKP’den İstanbul’u Sarıgül alabilecekse desteklenmelidir. Ardından çıkacağı yolculuk bizim işimize gelmez.

İstanbul’un alınması demek, AKP’den Türkiye’yi kurtarmak anlamına gelir. Her ne kadar suya sabuna dokunmayan konuşma yapmış olsa da Sarıgül İstanbul için umut olmuştur.Deneyimli bir belediye başkanıdır. Deneyim acımasız bir öğretmendir. Önce sınav yapar, sonra ders verir.

Sarıgül dersini çalışmalı, çok çalışmalı, AKP’ye gereken dersi vermelidir. Alanda merak edilen en önemli konu ise uluslar arası ayağı olan bir devlet projesi olan cemaat hareketi ile ilgili düşünceleriydi.

Keşan’da yaptığı konuşmasını dinleyene kadar Tayyip Erdoğan’ın bir başka versiyonu diyordum. Ancak ürkütücü, dışlayıcı dil kullanmadı. Öfke ve infilakları olmadı. Kin kusmadı, hakaretimsi konuşmadı. Bu özellikleri ile Tayyip Erdoğan’la aralarında önemli bir farkı ortaya çıktı.