31 Mart yerel seçimlerine günler kala AKP ileri gelenleri özellikle İstanbul’da eski CHP, SHP belediyelerini örnek verip o dönemleri 3 Ç ‘Çöp, Çamur ve Çukur’ belediyeciliği diye isimlendirip halkı CHP’ye oy vermemeye çağırıyor. Referans verdikleri dönem de 1994 öncesi. 1993 yılı Ümraniye çöplük faciası ve 1989-1994 yılları arasında, Nurettin Sözen döneminde oluşan çöp sorunlarıdır.

Önce AKP’nin diline doladığı çöp dağları Sözen döneminde sonuncusu 1992 yılında yapılan 2 temizlik işçileri grevi neticesinde oluşmuştur. İnanmayacaksınız ama o dönemlerde işçiler toplu iş sözleşmelerinde anlaşmazlık olduğunda greve gidebiliyorlardı. Şimdi bugün için İstanbul’da 15 günlük bir grev düşünün. Çöpler toplanmasın. Kent ne hale gelir. O dönemde grev sonucu işçiler enflasyon üzerine %10 refah payı da almışlardı. Ayrıca çöp alanları sorunu o yıllarda Tüm Türkiye’de geçerliydi. Bugün İstanbul’un çöp sorununu ortadan kaldıracak proje de Sözen döneminde başlatılmış ve AKP üzerine oturmuştur. Keza doğalgaz projesi de.

Bugünkü yanlış 2019 yılı imkânlarını 1980’li ve 1990’lı yıllarla karşılaştırmaktır. Milyarlarca TL kaynak kullanılmasına karşın belediyecilik anlayışımız modern şehirler yaratamamıştır. Arada övünülebilecek bir Eskişehir vardır. Bugün kim özellikle İstanbul’un çöp, çamur ve yollardaki çukurlar açısından çağdaş kentler seviyesinde olduğunu söyleyebilir ki? Bana inanmıyorsanız internete dünyanın en temiz şehirleri ve hatta ülkeleri diye İngilizcesini yazın. Hiçbir değerlendirmede Türkiye’den tek şehir bulamazsınız. Ülke olarak da Türkiye klasmanda yoktur. Forbes dergisinin 25 en temiz kent ve 25 en temiz ülke arasında yokuz. Başka bir değerlendirmede en temiz 100 ülke ve kent değerlendirmesinde bile yokuz. Neyin temizliği bu? 30 yıl önceki halimizle bugünümüzü kıyaslayıp başarı öyküsü yaratmaya çalışan başka ülke yoktur yeryüzünde.

2019 yılında 25 yıl İstanbul ve Ankara’yı yönetenler bu kentleri ‘dünya kenti’ mertebesine ulaştıramamışlardır. 25 yıl öncesine göre tabi ki daha iyiyiz. Ancak bunun ana sebebi dünyada oluşan teknolojik devrimlerdir. Bunun kaçını biz yapabildik? Bugün İstanbul ve Ankara çeyrek yüzyıldır aynı siyasi anlayış tarafından yönetilmesine karşın o illerde insanların akın akın gittiği ilçelerin muhalefet belediyeleri olması da manidardır. Oluk oluk kaynak aktarılan iktidar belediyeleri hem borç açısından rekor kırmakta hem de hizmet kalitesi ve maliyeti olarak sınıfta kalmaktadırlar. Mesela İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sadece dış borcu 2,1 milyar dolardır. Hazineye belediyelerin borcu 12 milyar TL ‘dir. Bunun 6 milyardan fazlası Kocaeli BB’ye aittir. İller bankasına en borçlu belediyeler sıralamasında da ilk on şöyledir. 1-Bursa 1,1 milyar TL, 2-Gaziantep 0,8 milyar, 3-Sakarya 0,8 milyar, 4-Konya 0,7 milyar, 5- Antalya 0,6 milyar 6-Samsun 0,5 milyar, 7- Balıkesir 0,5 milyar, 8-Denizli 0,5 milyar, 9-İstanbul 0,5 milyar 10- Manisa 0,5 milyar. (Borç rakamlarına Ankara BB gibi bazı belediyelerin borçlarını hazineye kakaladığı miktarlar dahil değildir). Yukarıdaki en borçlu belediyelerin hangi partiden olduklarını da siz tahmin edin. Bugün her muhalefet belediyesinde neredeyse günlük denetimler yapılırken ve görevden almalar yaşanırken iktidar belediyeleri bundan muaftır. İktidar çok övündüğü belediyecilikte son dönem İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir, Niğde ve Düzce belediye başkanlarını istifa ettirmiş ancak görevden ayrılmaları ile ilgili metal yorgunluğu dışında açıklama yapılmamıştır ya da soruşturma açılmamıştır. Bu başkanlar FETÖ ilişkileri yüzünden mi, yolsuzluk mu yapmışlardır bilinmemektedir.

Kısacası son 25 yılda çokça kaynak kullanılmasına rağmen şehirlerimizin çöp, çamur ve çukur sorunu kısacası kent düzeni ve temizliği çağdaş kentler seviyesine getirilememiştir. Çamur sorunu çözülememiş ama çamur siyaseti ise zirve yapmıştır.

 Örneğin İzmir CHP adayı Tunç Soyer 12 Eylül savcısı olan babası yüzünden linç edilmeye çalışılmıştır. 12 Eylül dönemini ve ülkenin başına ne çoraplar ördüğünü bilenlerdenim. Bugün kimlerin 12 Eylül sayesinde güç sahibi olduğu da aşikârdır. O dönemi yargılayacaksak şu an ülkedeki güç odaklarından başlamalıyız. Babasının günahları oğluna yüklemeye çalışmak da neyin nesi?  Tunç Soyer 2 dönemdir Seferihisar Belediye Başkanlığını yapmaktadır. Seferihisar’ı Türkiye’nin ilk ‘Sakin Şehir’ ünvanlı belediyesi yapmayı başarmanın yanında bu felsefenin Türkiye’de yaygınlaşmasına da öncülük etmiştir. Belediye internet sayfasında göreceğiniz üzere her yıl da mal beyanını gönüllü olarak yayınlamaktadır. Ankara CHP adayı Mansur Yavaş da yine çamur siyasetinin odağındadır. Geçen belediye seçimlerini nasıl kaybettirildiği ortadadır. Bu kez ne yaparlarsa yapsınlar farkı kapatamayacakları için itibar cellâtlığına soyundular. Adamı tüm yandaş kanallar canlı yayında hükümlü bir şizofrenin iddiaları ile suçladılar. Cevap hakkını ise hiçbiri yayınlamadı. Türkiye’de belki de en başarılı belediye başkanı olan Yılmaz Büyükerşen’i bile başarısızlıkla suçlayan bir zihniyet var. Şehirleri çamurdan kurtardıklarını iddia edenler şehirlerdeki çamuru yok edemedikleri gibi çamur siyasetine bel bağladılar.

Yıllarca PKK ve FETÖ ile halvet oldukları aşikârken, Habur rezaleti, Oslo ve Dolmabahçe görüşmeleri unutulmamışken liste liste isim açıklayıp PKK’lıları ve FETÖ’cüleri CHP listelerinden adaymış gibi göstermeye çalışıyorlar. Üstelik azılı PKK’lı Cemil Bayık’ın kardeşi belediye başkanı adayı iken. (Suçlamak için değil örnek olması için yazdım) Her belediye başkan ve meclis üyesi savcılıktan temiz kağıdı almak durumunda ve seçim kurulları da onaylamak zorunda. Eğer ki PKK’lı birileri varsa da bunu ortaya çıkarıp hukuki süreci başlatmak devletin asli görevi. Bunlar olmadan isim yayınlayıp, kişileri suçlamak çamur siyasetinin dik alası.

Son olarak da Millet İttifakına her türlü hakareti edip, zillet ittifakı diyerek aşağılayanlar hem suç işliyorlar hem de çamur siyasetinde zirve yapıyorlar. Bunu yaptıkça da kendileri çamur deryasında boğuluyorlar. Çamurdan kurtulmak istiyorlarsa tüm Sayıştay raporlarını açıklasınlar. FETÖ’nün siyasi ayağını açığa çıkarsınlar. PKK ile yapılan Oslo görüşmelerini açıklasınlar. Son 25 yılda yapılan tüm kamu ve belediye ihaleleri ve şartlarını kamuoyu ile paylaşsınlar. Tüm siyasiler siyasete girdikleri tarih ile bugünkü mal varlıklarını ve arada oluşan farkı halka açıklasınlar. Temiz siyasetin önünü açsınlar.

Sözün Özü: Çamur atma, izi kalmasın.