Geçtiğimiz Cuma günü yazının ilk bölümünde Keşan Belediyesi Kütüphanesi’ne verilmek istenen “Hüseyin Nihal Atsız” ismini değerlendirmiştik.

Yerel değerlerin yüceltilmesi gerekliliğini vurgulayarak bu teklifin tekrar gözden geçirilmesini tavsiye etmiştik.

Bugün ise bizim önerilerimiz olacak.

İlk olarak Önder’de birlikte çalıştığımız, bana mesleği öğreten ve sevdiren Cengizhan Aktan abimin mesajını iletmek istiyorum.

Kendisi yazımı okumuş ve Facebook’ta bir paylaşım yaparak;

“…Keşan'da bir kütüphaneye verilecek en güzel isim rahmetli İlhan Özalp'in ismidir.

Eğitimci, şair, yazar ve araştırmacı İlhan Özalp, Keşan'da bildiğimiz ilk kütüphanenin kurucusu olduğu gibi, sonradan yazılan Keşan tarihi ile ilgili bütün kitapların kaynağı olan "İlçemiz Keşan" adlı kitabın da yazarı, yani Keşan tarihine ilişkin ilk araştırmanın da sahibidir” demiş.

Doğru bir öneri…

Ben, kütüphaneye Keşan’da tarihe geçmiş, büyük katkılar sunmuş,  yaşayan ansiklopedi olan “Feyzullah Aktan” ismini de yakıştıranlardanım.

Bazı insanlar, sadece aramızdan ayrıldıktan sonra değil yaşarken de “ölümsüzleştirilmeyi” hak eder.

Feyzullah Aktan onlardan biridir.

Keşan ile ilgili verdiğimiz isimlerin yerel güçlerimizden oluşması gerektiğini hep söylerim.

Yerelden kopmayalım, uzaklaşmayalım, küçümsemeyelim…

Aksine daha çok sahip çıkalım ve kimliğimizle barışık yaşayalım.

Hepimize faydası olacaktır.

Ancak bir de yapılan hatalar var.

Meselâ “Selim Sesler Konferans ve Tiyatro Salonu”

Bence yanlış isim. Selim Sesler’den dolayı değil.

O’nun nasıl bir müzik dehası olduğunu tüm dünya biliyor…

Ama müzik üstadımızın, tiyatro salonuna isminin verilmesi yanlış bence.

Orası olsa olsa “Keşanlı Ali Konferans ve Tiyatro Salonu” olurdu.

Ama biz Keşanlı Ali’yi nedense hiç sevemedik.

Karaktere takıldık kaldık… Oyunun kıymetini anlayamadık.

Çünkü kusura bakmayın ama bilmiyoruz. Hiçbir şeyi bilmiyoruz…

Dünyada en çok dilde oynanmış Türk oyunu…

Broadway’da bile sahnelenmiş, kült eser…

Bu değer bir başka şehirde olsaydı…

Ülkenin tiyatro başkenti haline gelirdi…

Maddi manevi büyük kazanımlar elde edilirdi.

Belediyemiz, Devlet Tiyatroları girişimi başlattı…

Çok güzel, umarım yıllarca sürer gider.

Kaliteli oyunlar Keşan’da da sahnelenir..

Ama meselâ Keşan’a gelen tiyatrocular, Keşanlı Ali adına hiçbir iz göremediklerinde eminim şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardır.

Yıllar önce ülkemizin önde gelen şair ve araştırmacılarından Sunay Akın ile tanışma fırsat bulmuştum.

Keşan’da birer çay içmiş, sohbet etmiştik. Resimlerimiz halen durur.

Çok sevdiğim bir şiirini de… Bir defter kâğıdına yazıp imzalamış, altına tarih atıp, “Keşan” diye eklemişti.

Müzemizin restorasyonu bittiğinde… Bu sayfayı müzeye bağışlarım.

Tabi eğer layık görülürse…

Neyse… O’na, Keşanlı Ali’ye yapılan bu muameleyi anlatmıştım.

Çok üzüldü… “Büyük fırsatlar kaçırıyorsunuz” demişti…

Bence tiyatroculardan bir süre fikir alın…

Keşanlı Ali kimdir? diye değil…  Keşanlı Ali nedir? diye sorun…

Bakalım neler çıkacak ortaya?

Selim Sesler’e dönersek eğer…

O’na yapılan büyük haksızlıktır.

Madem O’nu yüceltmek istiyorsunuz…

O zaman “Selim Sesler Keşan Müzik Akademisi”ni kurmalısınız…

Ki elimizde “müzisyen madeni”  mahalle sakinlerimiz varken…

Selim Sesler’in hak ettiği, Keşan’ın gençlerinin, mahalle çocuklarının “müzikle” hayata ve topluma kazandırılmasıdır.

Keşan’ın, ülkenin “müzik” dendiğinde akla ilk gelen şehir olabilmesidir.

Eminim Sesler de bunu isterdi…

Tabi bu işler inşaat yapmaya benzemez…

Bina yıkmaya, stat ve yüzme havuzu yapmaya, asfalt dökmeye benzemez… Zordur…

Emek ister, araştırma ister, organizasyon ister…

Titizlik ister, bilgi, birikim ister…

Bilimsel çalışma ister, sabır ister, günlük siyasi kazanç getirmez, geleceğe yöneliktir…

Vizyon ister… Sorumluluk ister… Zordur…

Neyse… En azından söylemiş olduk… Belki bir gün diyelim…

Diğer yandan bugün manşetten verdiğimiz “100 yıl önce Keşan” başlıklı bir araştırma var.

Keşanlı hemşerimiz Tarihçi-Yazar Dr. Fatma Ç. Orhun’un harika çalışması.

Keşan’ın kurtuluş günlerine dair çoğuna ilk kez rastladığımız enteresan bilgiler…

Devlet arşivlerinden çıkan, ilk kez gördüğümüz resimler, belgeler…

Ve isimler…

Kahramanlarımızın isimleri…

Binbaşı Mehmet Bey’i hepimiz biliyoruz. Keşan’ı teslim alan bölüğün komutanı…

Eskiden bayramlarda bu olay sahnelenirdi… Şimdi yapılmıyor…

Bir yerde ismi var mı? Hatırlamıyorum.

Direnişin sembolü Müftü (Ahmed) Raşid Efendi.

Bir okulumuzda ismi var. Başka bir yerde yok.

Sorsan o okuldaki çocuklarımız bile neden okula bu ismin verildiğini bilmez.

Öğretmiyoruz çünkü…

Meselâ… Şapçılı İsmail Ağa’yı hepimiz biliriz… Hangi sokakta ismi var?

Selanikli Molla Ağa, Salih Ağa, Hacı İdris, Hafız Avni, Rıza Pehlivan, Ata Efendi, Karpuzlulu Mehmed Ağa, Ali (Yaraman) Bey, Mehmed (Bölükbaşı) Bey, Ali Ağa’nın damadı Sıtkı, Hüseyin (Zincirli) Çavuş, Esetçeli Ramadan, Karpuzlulu Mehmed Ağa’nın oğlu Ali, Karpuzlulu Hasan (Başlı), Karlıköylü Bayram, Sarpdereli Kara Salih, Sarpdereli Ramadan…

Bunlar bizim atalarımız…

Çok değil birkaç kuşak önce Keşan’ımızı düşman zulmünden kurtarmak için direnen…

Çarpışan, savaşan, ölen akrabalarımız…

Hangisinin ismi nerede var?

Hangisinin bir yakınını bulduk?

Hangisinin bir evini, yurdunu aradık taradık?

Dr. Fatma Hanım’a çalışmasını bizimle paylaştığı için sonsuz teşekkür ederim.

Umarım bu değerli bilgiler de bir gün Keşan’da hak ettiği yeri bulur.

Bu isimler meselesini neden uzatıyorum önce onu açıklayım.

Keşan’da son birkaç Meclis’tir…

Sokak, park, salon isimleri konusunda sürekli maddeler geliyor gündeme…

Madem böyle çalışmalar var, üzerimize düşeni yapıp katkılarımızı sunalım diye üzerinde duruyorum..

Tabi takdir Meclis’in ve Belediye’nin…

Son bir önerim var…

Yakın dönemde de çok sayıda kahramanlarımız var.

Halen yaşayan gazilerimiz var…

Özellikle Kore ve Kıbrıs şehitleri ve gazileri…

Bazı şehitlerin isimleri sokaklara verilmiş zamanında…

Meselâ rahmetli dayım Coşkun Tezelli…

74 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda, gencecik bir üstçavuş iken şehit düştü…

Kabri Lefkoşa’da…

İsmi şu anki Astsubay Orduevi’nin önünden geçen sokakta yaşıyor.

Hepsinin ruhu şâd olsun…

Ama diğerleri içinde çalışma olmalı.

Terör şehitlerimizin de isimleri zaman zaman bir yerlere veriliyor.

Fakat eksik…

Keşan’ın ne kadar şehidi ve gazisi var ise…

Hepsi tespit edilip..

Bir an önce… Unutulmadan…

Cadde ve sokaklarımızda yaşatılmalı…

Hatta Kurtuluş Günleri’mizde…

Bu isimler tek tek okunmalı ve anılmalı…

Kurtuluş mücadelesi, Çanakkale, Kore, Kıbrıs, terör şehitlerimiz ve gazilerimiz...

Her 19 Kasım’da tek tek yâd edilmeli.

Çokoprens ve Halley dağıtmaktan iyidir…

(Son)