Mestan, bağdan getirdiği sepetteki üzümleri sundurmadaki tepsiye koyar. Arkasında anası  seslenir:

“Hadi be kızanım, bütün akranların evlendi bi sen kaldın. Bu gidişle evde  kalacaksın. Bak Kılıçların Hatçe, ne güzel bi kız. Baban da ailesini çok seviyor. Gel sana onu isteyelim.”

“Ana yeter uğraşma benimle , benim de bi sevdiğim var. Hem Hatçe olmaz. Biz  onunla komşuyuz, kardeş gibi büyüdük. Hani, bizde komşu kızı almak ayıptı .”

“A be kızanım akraba değiliz. Hem Zeynep’in de sende gözü var.Babasının da bir kızı. Bütün malı mülkü sana kalacak.Bak beş kardaşın var, belki onlara da yardım edersin.”

Mestan, anasının kollarından tutarak: 

“Anam ne olursun? Bana baskı yapma. Ben  Mavridis’in kızı Dankile’ ye aşıkım. O sarı saçlarına, o çakır gözlerini vuruldum be anam aşığım …”

“Neee!.. o Karaağaç’lı Mavridis mi? Olamaz aman sakın ,  baban duymasın. Olmaz kızanım sakın ha… Ne der konu komşumuz!”

“Ne derse desin… Se-vi-yo-rum!.. Her gün bağlıkta buluşuyoruz.”

“Olmaz , olamaz. Demezler mi Hacıoğlu oğluna bir Rum kızı almış, diye.”

“Ben onu bunu bilmem ana, siz istemezseniz, alıp başımızı kaçacağız bu diyardan. Onun babası da olmaz diyormuş zaten…”   Mestan havlu kapısını sertçe vurarak  dışarı çıkar.

Anası ağlamaya başlar. Bu sırada. Mestan’ın babası içeri girer. Hanımına dönerek:

“Hayırdır hatun?”

“Bey hiç sorma, Bizim Mestan Karaağaç’lı Mavridis’in kızı Dankilo’ya (Halk arasında Dankile-Dankilo diye söylenir)aşıkmış. Her gün buluşuyorlarmış. Ne olur önle onları. Bu kızanım bi şey yapmasın.”

Mestan’ın babası Hacıoğlu bağırmaya başlar:

“Ne utanmaz bi çocuk bu. Ben insan içine nasıl çıkarım? Ben sağ olduğum müddetçe bu iş olmaz hanım. Onun peşine adam takarım, attığı adımdan haberim olur. Ölürümde olmaz. Beş evladım var gerekirse birini feda ederim, evlatlıktan atarım. Olmaz bu iş. Gözüm giderse kaşı ne yapayım,”der. Mestan’ı aramaya çıkar.

Mestan, yavuklusu Dankile ile buluşur kaçma planları yaparlar. Gece Edirne Köprüsü’nün orada buluşup ,  karşı tarafa geçeceklerdir. Babası Hacıoğlu olayı öğrenir. Yanına birkaç adam alarak, köprüde pusuya yatar.

Mestan gece karanlığında, köprüye yaklaştıkları anda önlerine geçerler.

“Mestan oğlum!.. Sakın ha!..   Vazgeç bu sevdadan. Mestan babasını ve adamlarını görünce şaşırır.

“Sakın baba engel olma… Ben bu sevdaya baş koydum. Birbirimizi seviyoruz,”der. Camedandan(Kolsuz kısa yelek) silahını çıkarır, köprü üzerinde koşmaya başlarlar. Arkalarından baba ve adamları ateş ederler. Mestan ve Dankile yere kapaklanır  düşerler. Oracıkta can verirler.

Bu sevdanın bu şekilde sonuçlanmasına, Edirneliler çok üzülürler. Genç kızçeler, bu türküyü  iki sevgilinin arkasından  ağıt olarak yakarlar. Her düğünde, her toplulukta söylerler.

Edirne'nin ardı bayler
Meriç akar sular çağlar
Eşinden ayrılan ağlar (yanar)

Ay oldu mu mori Dakilom duyuldu(n) mu
Hacıoğlu Mestan gibi vuruldu(n) mu

Edirne köprüsü taştan
Sen çıkardın beni baştan
Ayırdılar beş kardaştan

Ay oldu mu mori Dakilom duyuldu(n) mu
Hacıoğlu Mestan gibi vuruldu(n) mu 

(Bayler,”bağlar” demektir.Bazı söylemlerde Mora Dankilo olarak söylenir.Mori,”kız” anlamında bir seslenme ünlemidir.Mora ise Dankile’nin ailesinin Mora’dan geldiği anlamı içerdiği yazılmaktadır)

Hikaye bu ya…Rahmetli.Ayar Ninem(Fatma Ayar) derdi ki: “Gidin bakın Edirne Köprüsü’nün Bir yanında kırmızı güller, diğer yanında beyaz güller açar. Kırmızı gül kavuşamayan sevdalıların kanını, beyaz gül ise kavuşamayan sevdalıların  gelinliğini anlatır. Aralarında devamlı bir karaçalı çıkar. O da onların kavuşmasını istemeyen cazulardır”(Kötü kadın).  Edirne’mizin en güzel türküsü olarak  hem söylenir hem de oyun olarak oynanır.

Edirne türküleri deyince  Rumeli dahil çok geniş bir alanı kapsar. Çünkü bu ilimiz  çok acılı günler görmüştür. Anadolu’dan Rumeli’ye bir geçiş yeri olan Edirne’m pek çok kültürden izler  taşısa da kendi özgün  kültürünü yitirmeden yaşamaktadır.

Yöremizin türküleri  genellikle 9/8'lik karma türkü usulünde Hüseyni, Neva, Rast, Uşşak, Hüzzam, Eviç, Saba, hicaz ve diğer makamlara dayalı kırık havalar türündedir. Bu türküler nişan, düğün, imece, helva sohbetlerinde ve bağ eğlencelerinde herkes tarafından zevkle söylenir. Yöremizde sevilen çalgılar arasında cura, bağlama, divan sazı, fiske dayire, zilli maşa, el çalparesi, zilli darbuka, davul ve zurnayı sayabiliriz. Ayrıca ince çalgı denilen bir saz takımı vardır ki;  klarnet ,ut, keman, darbukadan oluşur ve düğünlerde çalınır. Türkülerden en yaygın olanları “ Edirne’nin ardı da bayler” “Edirne’nin ardında sümbüllü bağlar”  ve özellikle de “ Edirne türküsü” adlı türkülerdir.

Bu güzel Türkümüzü Muzaffer Sarısözen, İhsan Köycü’den derlemiştir. Notaya alarak  620 numarayla TRT repertuarında kayıt altına alınmıştır. 

NOT:Hikaye anlatımlardan kurgulanmıştır.

ARAŞTIRAN İNCELEYEN

FERHAT GÜNDOĞDU(20/12/2018)

Yenimuhacir Beldesi