2018 Mart ayında Enez Limanında balık lokantası işleten Halil Çayır’ın hunharca öldürülmesi sonucu Trollere ve Gırgır teknelerine karşı ciddi bir tepki oluşmuş ve bu tekneler limanı terk etmek zorunda kalmışlardı. Geçen yıl limana giriş girişimleri yine halkın tepkisi sonucu önlenmişti. Bu yıl da 16 Temmuz tarihinde Trol teknelerinin limana giriş çabaları halkın tepkisi, Belediye başkanı Özkan Günenç’in ve ilçe emniyet müdürünün trolleri ikna etmesi sonucu geçici olarak ötelenmiş ve olay çıkmasının önüne geçilmiştir. Bu durum sorunun kökten çözüldüğü anlamına gelmemektedir. Kısa aralıklarla tekrarlanacağı aşikardır.

Enez’de bu teknelere gösterilen tepki sevilen bir insanın kaybından duyulan duygusal bir tepkidir. Hatta bu teknelerin şu an Enez limanında konaklamamasından dolayı balık popülasyonunun arttığına dair yanlış bir inanç da mevcuttur. Bu tekneler halen Saros’dadip trolcülüğü faaliyetlerine devam etmektedirler. Sadece Enez limanında konaklama yapmamaktadırlar.Trollerde çalışan personelin sebep olduğu suçlar hukuki sorunlardır. Bunlar yasalar çerçevesinde cezalandırılır. Bu suçlar öne sürülerek Trollerin varlığı uzun süreli olarak engellenemez. Bu ortamda Trollerin varlığı da toplumsal infialin yanında çatışma ortamı da yaratabilir. Sorun sadece bununla kalmamaktadır. Enez limanında konaklasın ya da konaklamasın, Trollerin Saros körfezinde sebep olduğu tahribat bu bireysel suçların çok ötesindedir. 3 mil yasağı olmasına rağmen sıkça bu mesafelerin ihlal edildiği bilinmektedir.Dip trolcülüğü deniz dibini tarayarak tüm canlıların yuvalarını, yumurtalarını kısacası denizdeki ekosistemi tahrip etmekte, büyük ya da yavru demeden tüm deniz canlılarını süpürmektedir. Saros körfezi bu teknelerce trolün serbest olduğu dönemde günlerce ve defalarca taranarak denizdeki besin zinciri kırılmakta, Saros körfezinde balık miktarı ve çeşitliliğinin azalmasına yol açmaktadır. Sorun tabi ki sadece Saros’a özgü değildir. Tüm denizlerimiz için geçerlidir. Dolayısı ile bu sorun bakanlık düzeyinde ve tüm denizlerimiz için çözümlenmelidir.

Rakamlarla aramız iyi değil biliyorum ancak sorunun özü rakamlarla kolayca anlaşılmaktadır. Denizlerimizde 2007 yılında 520 bin ton balık avlanmıştı. Bu miktar 2011 yılında 430 bin tona, 2013 yılında 300 bin tona, 2014 yılında 230 bin tona ve 2018 yılında 220 bin tona düşmüştür. Bu rakamın neredeyse %65’i hamsi ve çaça balığıdır. Yani son 10 yılda denizlerimizde avlanan balık miktarı %60 azalmıştır. Bu sorun iklim değişikliğinin yanında ağırlıklı olarak usulsüz avlanma ve dip trolcülüğünün sonucudur. Bugün çiftlik balık üretimi deniz avcılığının 1,5 katına ulaşmıştır. Özetle denizlerimizde balık popülasyonu alarm vermektedir.

Trolcülüğün toplam deniz balıkçılığındaki payı %5 civarındadır. Bu da yıllık 11 bin ton balık demektir. Kilosunu ortalama 40 liradan hesaplasak 440 milyon TL ekonomik değeri vardır. Bunun yarısı kadar da kabuklu deniz hayvanlarını katsak 660 milyon TL. lik bir değer oluşur. Türkiye’de yaklaşık 440 trol teknesi bulunmaktadır.Karşılığında 10 yılda azalanyıllık 300 bin ton balık miktarı bulunmaktadır ve yine 40 liradan hesaplarsak yıllık 12 milyar TL eder. Tabi ki bu kaybın tamamını trollere yıkamayız. Ama en az yarısı dip trolcülüğü ile ilgilidir diyebiliriz. Trolcüler 660 milyon ciro yapacak diye her yıl 6 milyar liralık kayıp yaşamışız.

Peki çözüm nerede? Her şeyden önce çok kısıtlı bir ekonomik alan yaratan dip trolcülüğünün ekonomik faydadan çok zarar yarattığı kabul edilmelidir. Denizlerimizde dip trolcülüğü bölgeler bazında etki analizi ile iyice kısıtlanmalı hatta yasaklanmalıdır. Bunun yerine okyanus trolcülüğü özendirilmeli hatta ekonomik teşviklerle desteklenmelidir. Avcılıkta balık boyutları kısıtlamaları sıkı denetlenmeli ve balık çeşitliliğini, popülasyonunu artıracak önlemler acilen alınmalıdır. Bölgeye hizmet edecek Su Ürünleri Fakültesi ya da Meslek Yüksek Okulunun da kurulması sorunun çözümüne bilimsel bir parspektif getirecektir.

Sonuç olarak Enez’de gösterilen tepki duygusal bir tepki olmaktan çıkıp trollere değil trol balıkçılığına yönelmeli ve güçlü bir örgütlenme ile bakanlık düzeyinde önlem alınmalıdır. Benzer şekilde Saros’un geleceği için büyük tehlike arz eden FSRU liman projesi karşısında da bilinçli bir örgütlenmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu konuda da Enez yerel yönetiminin konuyu sahiplenmesi ve güçlü bir kamuoyu oluşması hayati öneme haizdir. Unutulmamalıdır ki Enez Saros’un incisidir ve Saros’a zarar veren her uygulama Enez’in geleceğine zarar vermektedir.

Bu vesile ile Halil Çayır kardeşimizi bir kez daha rahmetle anıyorum.Mekanı cennet olsun.

SÖZÜN ÖZÜ: Saros candır. Sahip çık. Sana dokunmayan yılan bin yaşamasın.